Mis gibi kokuyor köyün sokakları, kızlar ellerinde testileri, kovaları minik şen kahkahalar atarak meydandaki çeşmeye doğru yürüyorlar..hepsi muhakkak manitasını görmenin derdinde..hepsi pırıl pırıl, hepsi cilveli, işveli ve rengarenkler..kiminin şalvarı kıpır kıpır desenli, kiminin eteği portakal rengi, kimi de hem başındaki yazması hem de bileğindeki yazmasıyla yanındakine hava atıyor.. Yazmasını bileğine de takmış, siyahmış ve keçeden çan şeklinde ponponları varmış...gözleri sevdiceğini ararken, yüreği 'yarim yarim' diye atarken böyle anlatıyor bileğine taktığı süsü yanındakine.
ne güzel olmuş.
YanıtlaSilArtık köylerde bile su musluktan akıyor ama hikayen güzel olmuş.35 yıl önce köyde 5 yıl yaşamıştım o zaman su çeşmeden taşınırdı.Gerçi ben taşımadım.öğrencilerim benim için taşırdı.Eski günlere gittim,geldim:)
Eline sağlık
Sizden beğeni almak bir başka..35 yıl önce ben de 15 yaşındayken köye gittiğimde hep şahit olmuşumdur bu sahneye..hala Trakya köylerinde rastlarım, belkide nostaljiyi devam ettirmek adına kalıyordur çeşmeler.Anılarda olsa da yazarak böyle şeyleri tekrar hatırlayabilmek çok hoşuma gidiyor.Teşekkürlerimle..
YanıtlaSil